Alpe d’Huez Dönüyor! Tour de France 2026 Dağ Etapları ve Tüm Söylentiler

Alpe d'Huez Dönüyor! Tour de France 2026 Dağ Etapları ve Tüm Söylentiler

Türkiye ekonomisi 2025 yılında önemli bir dönüm noktasından geçiyor. Yüksek faiz politikasının devam etmesi ve büyüme hızındaki yavaşlama, ekonomi yönetimini zorlu kararlar almaya itiyor. İlk çeyrek verileri, ekonominin yüzde 2 gibi oldukça mütevazı bir büyüme kaydettiğini ortaya koyarken, uluslararası kuruluşlar yılsonuna ilişkin tahminlerini güncelliyor.

Dünya Bankası Büyüme Tahminlerini Yükseltti

Dünya Bankası, Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme öngörülerinde yukarı yönlü revizyon yaptı. Kuruluş, haziran ayında yüzde 3,1 olarak belirlediği 2025 büyüme tahminini yüzde 3,5’e çıkardı. Bu değişiklik, Türkiye ekonomisinin gösterdiği direnci yansıtıyor. Gelecek yıllara ilişkin beklentiler de iyimser: 2026 için büyüme tahmini yüzde 3,6’dan 3,7’ye, 2027 için ise yüzde 4,2’den 4,4’e yükseltildi.

Avrupa ve Orta Asya Ekonomik Güncelleme Raporu’nda yer alan bu değerlendirmeler, bölge ekonomilerinin küresel ve bölgesel zorluklara rağmen direncini koruduğunu vurguluyor. Bölge genelinde bu yıl yüzde 2,4 büyüme beklenirken, geçen yılki yüzde 3,7’lik performansın altında kalınması öngörülüyor.

Yüksek Faiz, Düşük Büyüme Denklemi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 2023 ortasından itibaren uyguladığı sıkı para politikası, enflasyonu kontrol altına alma hedefi doğrultusunda faizleri yüksek seviyelerde tutmaya devam ediyor. Bu yaklaşım, 2024’ün son çeyreğinde enflasyonda sınırlı da olsa bir yavaşlama sağladı. Ancak yüksek faiz ortamı, özel sektör yatırımlarını ve tüketimi olumsuz etkiliyor.

İlk çeyrekte ekonominin yüzde 2 büyümesi, hedeflerin oldukça altında bir performans anlamına geliyor. Özellikle inşaat ve sanayi sektörlerinde yaşanan daralmalar dikkat çekiyor. Küçük ve orta ölçekli işletmeler finansmana erişimde ciddi zorluklar yaşarken, istihdam piyasasında da kırılganlıklar belirginleşiyor. Genç nüfus arasında işsizlik oranının yeniden çift haneli rakamlara ulaşması, sosyal açıdan endişe yaratan gelişmeler arasında.

Dezenflasyon Hedefinde Kararlılık

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2025 yılının “dezenflasyon yılı” olacağını vurguluyor. Üç yıllık reform ve istikrar programının geçiş döneminin mayıs ayında tamamlandığını belirten Şimşek, haziran ayından itibaren yıllık enflasyonun düşmeye başladığını ifade ediyor. Temmuz ayında görülen güçlü düşüşün ağustos ayında da devam etmesi beklenirken, enflasyonun mayıs ayında yüzde 75’in üzerindeki zirveden temmuz ayında yüzde 62 seviyesine gerilemesi, politikaların etkisini gösteriyor.

Piyasa beklentileri, gelecek 12 ay için yüzde 30, 24 ay için ise yüzde 19 civarında enflasyon öngörüyor. Ekonomi yönetimi, performans ve hedefler arasındaki farkın azalmasıyla birlikte beklentilerin de yakınsayacağını değerlendiriyor.

Dış Ticaret ve Cari Denge

Avrupa’daki durgunluk, Türkiye’nin en önemli ihracat pazarlarında daralma yaratıyor. İç talebin de zayıflaması, ekonomi üzerinde ikili bir baskı oluşturuyor. Ancak enerji maliyetlerindeki görece düşüş ve cari açığın daralması, bu olumsuz tabloda olumlu gelişmeler olarak öne çıkıyor.

Uluslararası Kuruluşların Değerlendirmeleri

IMF, Türkiye’ye ilişkin büyüme beklentisini 2025 için 0,1 puan artırarak yüzde 2,7’ye yükseltirken, 2026 için değiştirmeyerek yüzde 3,2 düzeyinde tuttu. Bu tahminler, Dünya Bankası’nın daha iyimser projeksiyonlarının gerisinde kalıyor.

Yapısal Reformların Önemi

Ekonominin yeniden dengelenebilmesi için yapısal reformlara, üretim odaklı politikalara ve güven veren bir ekonomi yönetimine ihtiyaç duyuluyor. Enflasyonla mücadelede ortodoks politikalara bağlılık, özellikle yabancı yatırımcıların güvenini kazanma ve finansal istikrarı sağlama açısından önemli görülüyor. Ancak büyümenin yavaşlaması, toplumun geniş kesimleri için gelir kaybı ve işsizlik anlamına geliyor.

Ekonomik aktörler arasında, enflasyonu düşürmek için büyümeden ne kadar taviz verilebileceği konusunda önemli bir tartışma sürüyor. Kısa vadede enflasyonun dizginlenmesi bir başarı olarak değerlendirilebilir, ancak sıkı para politikasının uzun süre devam etmesinin üretim ve istihdam üzerinde kalıcı olumsuz etkilere yol açabileceği endişesi güçleniyor.

İlk Çeyrek Performansı ve Beklentiler

2025 yılının birinci çeyreğinde yüzde 2 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi, zincirlenmiş hacim endeksine göre önceki yılın aynı dönemine kıyasla mütevazı bir artış gösterdi. Bu performans, yüksek faiz ortamının ekonomik aktivite üzerindeki sınırlayıcı etkisini net bir şekilde yansıtıyor.

Ekonomi yönetimi, 2025’in ilk yılının zorlu geçtiğini, bunun dezenflasyona geçiş yılı olmasından kaynaklandığını vurguluyor. Gelecek dönemlerde milletin çektiği sıkıntıların karşılığını alacağı ve ekonomide rahatlamanın hissedileceği belirtiliyor. Ekonomik istikrarın sadece faiz veya döviz kurlarıyla değil, toplumsal refahla birlikte ölçülmesi gerektiği görüşü önem kazanıyor.