Irkçılık Nedir? Tanımı, Tarihi ve Günümüzdeki Örnekleri – Britannica

[bike racing]

Türkiye’de ırkçı saldırılar ve ayrımcı yaklaşımlar 2024 yılının ikinci yarısında ciddi bir artış gösterdi. Kürtler, Aleviler ve mültecilere yönelik ötekileştirici olayların sayısı son üç aylık dönemde bir önceki periyoda göre neredeyse iki katına çıkarak 81 vakaya ulaştı.

İstatistiksel Veriler Endişe Verici Tabloyu Ortaya Koyuyor

Sosyo-politik araştırma merkezlerinin düzenli olarak gerçekleştirdiği basın taramaları, Türkiye’de ırkçı söylem ve eylemlerin sistematik bir artış içinde olduğunu gösteriyor. 2024 yılının üçüncü çeyreğinde tespit edilen 81 ırkçı olay, bir önceki dönemin neredeyse iki katını oluşturuyor.

2025 yılının ilk çeyreğinde ise bu rakam 50 olarak kaydedildi. Bu veriler, ırkçılık ve ayrımcılığın Türk toplumunda kalıcı bir sorun haline geldiğini ortaya koyuyor.

Siyasi Söylemlerin Toplumsal Yansımaları

İktidar ve muhalefet söylemlerinin toplumsal reflekslere dönüştüğü bu süreçte, ötekileştirme, kutuplaştırma ve yok sayma kavramları gündelik hayatın bir parçası haline geldi. Kişilerin etnik, bölgesel ve inançsal farklılıkları nedeniyle ayrımcılığa maruz kalma durumları artış gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eğitim-öğretim yılı açılış töreninde yaptığı konuşmada, “Türkiye’yi ekonomik, sosyal ve güvenlik noktasında zafiyete uğratmayı amaçlayan ırkçılık tuzağının merkez üssü sanal alemdir” değerlendirmesini yaptı.

Kayyum Uygulamaları ve Toplumsal Gerilim

Ekim 2024’te başlatılan normalleşme sürecine rağmen, kayyum uygulamalarının yeniden devreye girmesi ve seçmen iradesine yönelik tartışmalar, ırkçı söylem ve eylemlerin artmasında önemli bir faktör oldu. Kayyum atamalarına karşı gelişen toplumsal tepkilere müdahale biçimi, temel hak ve özgürlüklerin şiddet ve ayrımcılık yoluyla bastırılması sonucunu doğurdu.

Dijital Platformlarda Normalleşen Ayrımcılık

Sosyal medya platformları ve dijital ortamlar, ırkçı söylemlerin yaygınlaşması için ana mecra haline geldi. Sanal alemde “malum ırk” çıkışlarının havada uçuştuğu, ırkçılık hakkının elinden alınmasına isyan edilen bir ortam oluştu.

Bu durum, gündelikleşmiş ve mizahla karışmış bir ırkçılığın normalleşmesine yol açtı. Hedef kitleden sadece görünmezlik değil, tamamen yok olmasını talep eden söylemler güç kazandı.

Farklı Toplulukların Maruz Kaldığı Ayrımcılık

Kürtlere Yönelik Yaklaşımlar

Kürt toplumuna yönelik ırkçı ve ötekileştirici eylemler, özellikle siyasi gelişmelerle paralel olarak artış gösterdi. Normalleşme sürecine rağmen, kayyum uygulamaları ve seçmen iradesine müdahale konularında yaşanan gerilimler, bu topluma yönelik ayrımcı yaklaşımları tetikledi.

Aleviler ve Dinsel Azınlıklar

Alevi toplumu da ırkçı saldırılardan payını aldı. İnançsal farklılıklar temelinde gelişen ayrımcı yaklaşımlar, toplumsal barış ve birlikte yaşama kültürünü olumsuz etkiledi.

Mülteci ve Göçmen Toplulukları

Mültecilere ve göçmenlere yönelik ırkçı eylemler son dönemde kısmen azalmış görünse de, bu konudaki hassasiyet devam ediyor. Suriyeli ve diğer göçmen toplulukların Türkiye’deki varlığı, toplumsal gerilimlerin odak noktalarından biri olmaya devam ediyor.

Uzman Değerlendirmeleri ve Analiz

Konuyla ilgili akademik çevrelerde yapılan değerlendirmelerde, ırkçılığın Türkiye’de sistematik bir sorun haline geldiği vurgulanıyor. Hiyerarşi ve zorbalıkla kapatılmaya çalışılan bu durum, kentsel dönüşüm hareketleri ve değişen kapitalist yapılar üzerinden de analiz ediliyor.

Irkçılığın grameri, zorunlu göç, kadın bedeninin köleleştirilmesi ve mülteciler üzerinden yaygınlaşan ayrımcılık bağlamında ele alınıyor. Bu süreçte pogromların dahi patoloji olarak gösterilmesi, sağlıktan eğitime uzanan sorunların depolitizasyonu için kullanılıyor.

Toplumsal Direniş ve Birlikte Yaşama İnisiyatifleri

Irkçılığa karşı geliştirilen toplumsal direniş örnekleri de dikkat çekiyor. Türkiyeli ve Suriyeli işçilerin birlikte çalışma ve direnme pratikleri, toplumsal barışın tesis edilmesi açısından önemli deneyimler sunuyor.

Sivil toplum örgütleri ve inisiyatifler, farklı etnik ve dinsel grupların bir arada yaşayabilme kültürünün geliştirilmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Ancak bu çabaların ırkçılığı tamamen ortadan kaldırmaya yetmediği konusunda endişeler bulunuyor.

Türkiye’nin çok kültürlü yapısının korunması ve farklılıkların zenginlik olarak görülmesi konusunda toplumsal farkındalığın artırılması gerekliliği, uzmanlar tarafından sürekli vurgulanıyor.