Türkiye’de 2025 yılının mart ayında başlayan toplumsal hareketler, vatandaşların adaletsizlikle mücadele konusunda nasıl bir araya gelebileceğinin çarpıcı bir örneğini sundu. Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla tetiklenen protestolar, özellikle genç kuşakların adaletsizlikle mücadelede nasıl öncü rol oynayabileceğini gösterdi.
Üniversite Öğrencilerinin Öncülüğündeki Hareket
19 Mart’ta başlayan gösteriler, üniversite öğrencilerinin öncülüğünde gelişti ve hızla ülke geneline yayıldı. Bu hareket, gençlerin adaletsizlikle mücadelede nasıl etkili olabileceğinin somut kanıtıdır. Öğrenciler, ifade özgürlüğü, medya sansürü ve otoriteryanizm gibi toplumsal sorunlara karşı seslerini yükselterek, sivil toplumun gücünü ortaya koydu.
Protestolar sırasında 301 öğrencinin tutuklanması, ailelerin de harekete katılmasına neden oldu. 18-23 yaş aralığındaki gençlerin aileleri “Anne Baba Dayanışma Ağı” kurarak sosyal medyada seslerini duyurmaya başladı. Bu gelişme, adaletsizlikle mücadelede sadece doğrudan etkilenenlerin değil, yakınlarının da nasıl organize olabileceğini gösterdi.
Sivil Toplum Örgütlerinin Rolü
İstanbul Barosu’nun tutuklu öğrencileri ziyaret etmesi ve durumlarını kamuoyuyla paylaşması, hukuki meslek örgütlerinin adaletsizlikle mücadeledeki kritik rolünü ortaya koydu. Türkiye Barolar Birliği’nin konuya ilişkin açıklamaları, hukuk meslek örgütlerinin toplumsal adaletsizliklere karşı nasıl ses çıkarabileceğini gösterdi.
Siyasi Partilerin Organizasyon Gücü
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Saraçhane’de düzenlediği kitlesel mitingler ve 25 Mart sonrasında ilan ettiği haftalık miting programı, siyasi partilerin adaletsizlikle mücadelede nasıl sürekli bir platform sağlayabileceğini örnekledi. Samsun, Yozgat, Konya, Van, İzmir ve Bursa’da düzenlenen mitingler, örgütlü mücadelenin coğrafi yayılımının önemini ortaya koydu.
Ekonomik Boykot ve Medya Sorumluluğu
Protestolar sırasında hükümet yanlısı medya kuruluşlarının olayları görmezden gelmesi üzerine başlatılan boykot kampanyaları, tüketicilerin ekonomik güçlerini adaletsizlikle mücadelede nasıl kullanabileceğini gösterdi. Bu eylem, medya kuruluşlarının ve iktidar bağlantılı şirketlerin toplumsal sorumluluklarını hatırlatan etkili bir yöntem olarak öne çıktı.
Uluslararası Dayanışma Ağları
Protestoların Almanya, İngiltere, İtalya, Hollanda, Belçika, İspanya, Kanada ve ABD gibi ülkelerde de yankı bulması, adaletsizlikle mücadelede uluslararası dayanışmanın gücünü ortaya koydu. Diaspora toplulukları, ana vatandaki gelişmeleri desteklemek için önemli bir kanal oluşturdu.
Toplumsal Adaletsizliğin Boyutları
Mevcut toplumsal koşullar, adaletsizlikle mücadelenin neden bu kadar kritik olduğunu gösteriyor. Üniversiteyi kazanan binlerce gencin barınma ve beslenme sorunları nedeniyle öğrenimlerine ara vermek zorunda kalması, sistemik adaletsizliğin somut sonuçlarından biri olarak karşımıza çıkıyor.
Sosyal Medya ve Örgütlenme
Tutuklu öğrenci ailelerinin sosyal medya üzerinden kurdukları dayanışma ağı, modern iletişim araçlarının adaletsizlikle mücadelede nasıl etkili kullanılabileceğini gösterdi. “Biz tutuklanan, gözaltına alınan çocuklarımızın anne babaları olarak çocuklarımızın yanındayız” mesajıyla başlayan hareket, dijital platformların örgütlenme gücünü ortaya koydu.
Hukuki Süreçlerin Takibi
Birçok CHP’li belediye başkanının yolsuzluk ve terör suçlamasıyla gözaltına alınması ve tutuklanması sürecinde, hukuki süreçlerin yakın takibinin önemi açığa çıktı. Barolar ve hukuk meslek örgütlerinin bu süreçlerdeki aktif rolü, adaletsizlikle mücadelede hukuki mekanizmaların nasıl kullanılabileceğini gösterdi.
Bu gelişmeler, Türkiye’de adaletsizlikle mücadelede farklı kesimlerden insanların nasıl bir araya gelebileceğini ve örgütlü hareketin gücünü ortaya koyuyor. Öğrencilerden ailelere, barolardan siyasi partilere kadar geniş bir yelpazenin katılımıyla gerçekleşen bu hareket, toplumsal adaletsizliklere karşı nasıl etkili bir duruş sergilenebileceğinin güncel bir örneğini sunuyor.