Flandre Turu’nda Beslenmenin Kritik Rolü: Bisikletçiler İçin Performans Rehberi

[Tour of Flanders]

Türkiye ekonomisi 2025 yılına girerken yüksek faiz-düşük büyüme sarmalında kritik bir dönemden geçiyor. Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele kapsamında uyguladığı sıkı para politikası, fiyat istikrarında ilerleme sağlarken büyüme dinamiklerini ciddi şekilde baskılıyor.

Büyüme Hızında Keskin Düşüş

2025’in ilk aylarında açıklanan ekonomik veriler, Türkiye’nin büyüme hızının yüzde 2’nin altına gerilediğini ortaya koyuyor. Bu durum, özellikle faiz oranlarından doğrudan etkilenen sektörlerde ciddi bir yavaşlamanın yaşandığının göstergesi olarak değerlendiriliyor.

İnşaat ve sanayi sektörleri, yüksek finansman maliyetleri nedeniyle en çok darbe alan alanlar arasında yer alıyor. Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) finansmana erişimde zorlanırken, bu durum istihdam piyasasında da kırılganlıkları beraberinde getiriyor.

İstihdamda Artan Baskı

Ekonomik büyümenin yavaşlaması, işsizlik oranlarında da olumsuz yansımalar yaratıyor. Özellikle genç nüfus arasında işsizlik oranı yeniden çift haneli rakamlara ulaşarak, toplumsal endişeleri artırıyor.

Bu tablo, ekonomik aktörler arasında önemli bir tartışmayı gündeme getiriyor: Enflasyonu düşürmek uğruna büyümeden ne kadar taviz verilebilir? Hükümet, yabancı yatırımcıları ikna etmek ve finansal istikrarı sağlamak adına ortodoks politikalara bağlı kalmaya devam ederken, toplumun geniş kesimleri için büyümenin yavaşlaması doğrudan gelir kaybı anlamına geliyor.

Dezenflasyon Süreci ve Beklentiler

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamalarına göre, 2025 yılı “dezenflasyon yılı” olacak. Mayıs ayında yüzde 75’in üzerinde zirve yapan yıllık enflasyon, temmuz ayında yüzde 62 seviyelerine geriledi.

Piyasa beklentileri, gelecek 12 ay için enflasyonun yüzde 30, 24 ay içinde ise yüzde 19 civarına düşeceği yönünde. Bu beklentilerin gerçekleşmesi, ekonomik istikrarın sağlanması açısından kritik önem taşıyor.

Enflasyonla Mücadelede Mevcut Durum

  1. Temmuz ayında enflasyonda güçlü düşüş yaşandı
  2. Ağustos ayında da düşüş eğiliminin devam etmesi bekleniyor
  3. Merkez Bankası sıkı para politikasını sürdürmeyi planlıyor

Dış Ticaret ve Yapısal Sorunlar

Ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyen bir diğer faktör de dış ticaretteki daralma. Avrupa’daki durgunluk, Türkiye’nin önemli ihracat pazarlarında daralma yaratırken, iç talebin de zayıflaması ekonomide ikili bir baskı oluşturuyor.

Bununla birlikte, enerji maliyetlerindeki görece düşüş ve cari açığın daralması olumlu gelişmeler arasında yer alıyor. Bu faktörler, ekonominin dengelenmesi sürecinde destek sağlayabilecek unsurlar olarak öne çıkıyor.

Reform İhtiyacı ve Gelecek Perspektifi

Ekonominin yeniden dengelenebilmesi için yapısal reformlara, üretim odaklı politikalara ve güven veren bir ekonomi yönetimine duyulan ihtiyaç artıyor. Uzmanlar, mevcut yüksek faiz politikasının uzun süre devam etmesi halinde üretim ve istihdam üzerinde kalıcı hasarlara yol açabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.

2025 yılında Türkiye ekonomisi için kritik olan nokta, enflasyondaki düşüş eğiliminin sürdürülmesi ile büyüme hedeflerinin dengelenmesi. Bu denge kurulurken, toplumsal refahın gözetilmesi ve ekonomik istikrarın sadece makroekonomik göstergelerle değil, toplumsal refah düzeyi ile birlikte ölçülmesi gerektiği vurgulanıyor.

Ekonomik Politika Öncelikleri

  1. Fiyat istikrarının korunması
  2. Büyüme dinamiklerinin canlandırılması
  3. İstihdam olanaklarının artırılması
  4. Yapısal reformların hayata geçirilmesi

Küresel ekonomideki gelişmelerin Türkiye üzerindeki etkilerinin yanı sıra, iç dinamiklerin de dikkatli bir şekilde yönetilmesi, 2025 yılının ekonomik başarısı için belirleyici olacak.