Ayşe Tokyaz cinayeti ve Ejegül Ovezova’nın şüpheli ölümü, Türkiye’de kadına yönelik şiddette yargı ve kolluk kuvvetlerinin işleyişindeki kritik aksaklıkları gözler önüne serdi. Her iki davada da ismi geçen eski polis memuru Cemil Koç’un tutuklama sürecindeki gecikmeler ve sistemdeki boşluklar, avukatlar ve kadın hakları savunucuları tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor.
İki Yıl Süren Sessizlik: Ovezova Davası
24 Temmuz 2023 tarihinde Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde yaşanan olay, uzun süre “şüpheli ölüm” olarak kayıtlarda kaldı. Türkmenistan uyruklu 29 yaşındaki Ejegül Ovezova, birlikte yaşadığı Cemil Koç’un bulunduğu 8. kattaki daireden düşerek hayatını kaybetmişti. Koç ifadesinde, evcil hayvanlar konusunda tartıştıklarını ve lavaboda olduğu sırada Ovezova’nın pencereden atladığını iddia etmişti.
Ancak olay yerinde yapılan kriminal incelemeler bambaşka bir tablo ortaya koydu. Sehpa, yatak ve çamaşır makinesindeki yorganda Ovezova’ya ait kan izleri tespit edildi. En çarpıcı bulgu ise genç kadının sol el tırnaklarından alınan sürüntü örneklerinde Koç’un DNA’sının bulunmasıydı. Tüm bu delillere rağmen Koç, “somut delil yetersizliğinden” serbest bırakıldı.
Geç Gelen Adalet
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesini hazırlaması tam iki yıl sürdü. 4 Temmuz 2025 tarihinde tamamlanan iddianame, 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Belgede, evdeki kan lekeleri ve tırnak altı DNA örnekleriyle birlikte değerlendirildiğinde Koç’un Ovezova’yı öldürdüğüne dair yeterli şüphe oluştuğu ifade edildi. İddianamede Koç’un, tartışma sırasında Ovezova’yı 8. kattan iterek ölümüne neden olduğu belirtilerek “kadına karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.
Tokyaz Cinayeti: Önlenebilir Bir Trajedi
13 Temmuz 2025’te İstanbul Eyüpsultan’da yol kenarında valizin içinde bulunan 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Ayşe Tokyaz’ın cesedi, Türkiye’yi sarstı. Koç, “tasarlayarak öldürmek” suçundan, kendisine yardım eden altı kişi ise “tasarlayarak öldürmeye yardım etmek” suçundan tutuklandı.
Ancak ortaya çıkan gerçek daha acı: Eğer Ovezova’nın ölümüne ilişkin soruşturma zamanında ve etkin bir şekilde yürütülseydi, Tokyaz muhtemelen hayatta olacaktı.
Avukat Tapınç: “Sistematik Eksiklerin Göstergesi”
Tokyaz ailesinin avukatı Şafak Tapınç, her iki davayı değerlendirerek sistemdeki kritik boşluklara dikkat çekti. Tapınç, Ovezova’nın ölümünden sonra iddianamenin iki yıl gecikmesini ve Koç’un tutuksuz yargılanmasını ihmal olarak nitelendirdi.
Tapınç’a göre, polisin şikayetlere kayıtsız kalması ve ifade sızdırma iddiaları yalnızca bireysel değil, kurumsal sorumlulukları da beraberinde getiriyor. Avukat, iki dava arasındaki temel farkın Ovezova için çabalayacak, ses getirecek bir yakının olmaması olduğunu vurguladı.
Yakın Faktörü ve Adalete Erişim
Tapınç’ın dikkat çektiği önemli bir nokta, Ejegül Ovezova’nın Türkmenistan uyruklu olması ve Türkiye’de güçlü bir sosyal ağının bulunmamasıydı. “Ejegül’ün şüpheli ölümü benzer şekilde ses getirmiş olsaydı, Diyarbakır’da yaşanan bu trajik olayla ilgili iddianame düzenlenmesi bu kadar uzun sürmezdi” diyen avukat, adalete erişimde yaşanan eşitsizliğin altını çizdi.
6284 Sayılı Kanun ve Uygulama Eksiklikleri
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 sayılı kanunun etkin uygulanması konusunda ciddi eksiklikler bulunuyor. Tapınç, bu sorumluluğun ortaya konmadan benzer trajedilerin önüne geçilemeyeceğini ifade etti.
Delillerin Görmezden Gelinmesi
Ovezova olayında toplanan fiziki deliller şunları içeriyordu:
- Evdeki çeşitli yüzeylerde bulunan kan lekeleri
- Maktule tırnaklarındaki fail DNA’sı
- Olay yerindeki tutarsızlıklar
- Şüphelinin olay anındaki varlığı
Tüm bu bulgulara rağmen “somut delil yetersizliği” gerekçesiyle verilen serbest bırakma kararı, sistemdeki işleyiş sorunlarının en somut göstergelerinden biri oldu.
Kurumsal Hesap Verebilirlik Sorunu
Her iki davada da kolluk kuvvetlerinin yaklaşımı sorgulanıyor. Özellikle Koç’un eski polis memuru olması ve bu durumun soruşturma sürecine etkisi tartışma konusu. İfade sızdırma iddiaları ve şikayetlere kayıtsız kalınması, kurumsal bir hesap verebilirlik mekanizmasının gerekliliğini ortaya koyuyor.
İki Kadın, Bir Fail, Geciken Adalet
Cemil Koç’un 18 Temmuz 2025’te Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden verdiği ifade, her iki davayla ilgili yargı sürecinin devam ettiğini gösteriyor. Ancak Ovezova için kaybedilen iki yıl, Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadelede zamanın nasıl hayati bir faktör olduğunu acı bir şekilde hatırlatıyor.
Bu iki dava, yalnızca bireysel trajediler değil, aynı zamanda Türkiye’nin kadın cinayetleriyle mücadelesindeki sistemik sorunların bir aynası niteliğinde. Erken müdahale, delillerin doğru değerlendirilmesi ve caydırıcı yaptırımların uygulanması, gelecekte benzer trajedilerin yaşanmaması için hayati önem taşıyor.