Türkiye’de sürdürülebilirlik konusunda tüketici ve sanayi farkındalığının son yıllarda kayda değer bir artış gösterdiği, ancak uygulama aşamasında hala önemli mesafe kat edilmesi gerektiği ortaya çıktı. 2025 yılı verileri, toplumun çevre konularına duyarlılığının arttığını gösterirken, bu bilincin somut eylemlere dönüşmesinde eksikliklerin devam ettiğini işaret ediyor.
Sanayi Sektöründe Farkındalık Artışı
Türkiye sanayisinin sürdürülebilirlik konusundaki yaklaşımını ölçen kapsamlı bir araştırma, 606 firmanın katılımıyla gerçekleştirildi. Yüz üzerinden yapılan değerlendirmede farkındalık skoru 50,33’e yükselirken, bu rakam bir önceki yıla göre belirgin bir ilerlemeyi gösteriyor. Araştırma, sanayi kuruluşlarının sürdürülebilirlik kavramını daha iyi anladığını, ancak bu bilincin uygulamaya geçirilmesinde zorluklar yaşandığını ortaya koyuyor.
Firmaların yaklaşım alanındaki skorları 31,91 düzeyinde ölçülürken, uygulama skorları 16,14’te kaldı. Bu fark, teorik bilgi ile pratik arasındaki boşluğu net bir şekilde gözler önüne seriyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin, sürdürülebilirlik uygulamalarını hayata geçirmek için gerekli teknik bilgi ve finansal kaynaklara erişimde sıkıntı çektiği belirtiliyor.
Karbon Ayak İzi Hesaplamasında Düşük Oran
Araştırmanın dikkat çeken bulgularından biri, Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının sadece yüzde 16’sının karbon ayak izini hesapladığı yönünde. Avrupa Birliği’ne ihracat yapan firmalar arasında bu oran yüzde 26’ya çıksa da, genel tabloda ciddi bir eksiklik göze çarpıyor. Karbon sınır düzenleme mekanizması gibi uluslararası düzenlemelerin Türk şirketlerini yakından etkileyeceği düşünüldüğünde, bu rakamların yetersiz kaldığı değerlendiriliyor.
Sürdürülebilirlik konusunda kamuya açık rapor yayımlayan firmaların toplam oranının yalnızca yüzde 8 olması, şeffaflık konusunda da önemli açıklar bulunduğunu gösteriyor. Şirketlerin çevre politikalarını ve performanslarını paydaşlarıyla paylaşma konusunda daha istekli olmaları gerektiği vurgulanıyor.
Mevzuat Değişikliklerinin Belirleyici Rolü
Sanayi firmalarının sürdürülebilirlik hedef ve aksiyonlarını şekillendiren en önemli faktör olarak kanun ve yönetmeliklerin öne çıktığı tespit edildi. Bu durum, pazar odaklı veya gönüllü yaklaşımlardan ziyade, zorunlu düzenlemelerin davranış değişikliğinde daha etkili olduğunu gösteriyor. Firmalar, özellikle teşvik ve finansman desteğine ihtiyaç duyduklarını ifade ederken, sürdürülebilirlik yatırımlarının maliyeti konusunda endişelerini dile getiriyor.
2025 Yılı Çevre Hedefleri
Hükümetin 2025 yılı programında çevre ve sürdürülebilirlik alanında kapsamlı hedefler yer alıyor. Sanayide yeşil dönüşümü destekleyecek dijital yazılım sistemlerinin aktif kullanıma alınması, ulusal emisyon ticaret sisteminin hayata geçirilmesi ve arıtma çamuru yönetimi için yeni düzenlemelerin yapılması planlanıyor.
Su yönetimi konusunda da önemli adımlar atılacak. Etkin su yönetimi için yeni bir Su Kanunu çıkarılırken, yeraltı sularının korunmasına yönelik caydırıcı idari yaptırımlar uygulanacak. Arıtılmış atık suyun yeniden kullanım oranının yüzde 6’dan yüzde 7’ye çıkarılması hedeflenirken, içme suyu kayıp oranının yüzde 30’dan yüzde 26’ya düşürülmesi planlanıyor.
Sıfır Atık ve Döngüsel Ekonomi
Atık yönetimi alanında da somut hedefler belirlendi. Mevcut yüzde 36 olan atık geri kazanım oranının yüzde 37,5’e yükseltilmesi öngörülürken, geri kazanılmış ikincil ürünler için teknik standartların geliştirilmesi ve teşvik edilmesi planlanıyor. Evsel atıkların geri kazanımı ve bertarafı için tesis projelerine destek sağlanarak, döngüsel ekonomi modelinin yaygınlaştırılması amaçlanıyor.
Uluslararası Karşılaştırma
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Endeksi’nde Türkiye, 167 ülke arasında 73. sırada yer alıyor. Bu sıralama, sürdürülebilirlik konusunda orta düzey bir performansı işaret ediyor. Endeks puanlarında İskandinav ve diğer Avrupa ülkeleri en üst sıralarda bulunurken, ekonomik zorluklar ve çevre riskleri yaşayan ülkelerin geride kaldığı görülüyor.
Sektörel Değerlendirme
Türkiye’de sürdürülebilirlik farkındalığının sektörler arasında farklılık gösterdiği anlaşılıyor. İhracat odaklı ve uluslararası tedarik zincirlerinin parçası olan şirketlerin, yerel pazara yönelik çalışan firmalardan daha bilinçli olduğu gözlemleniyor. Tekstil, otomotiv ve gıda sektörlerinde uluslararası alıcıların baskısının, sürdürülebilirlik uygulamalarını hızlandırdığı belirtiliyor.
Büyük ölçekli şirketlerin küçük işletmelere göre daha organize ve kapsamlı sürdürülebilirlik programları uyguladığı, ancak küçük işletmelerin de çevre dostu uygulamalara ilgi gösterdiği kaydediliyor. Mikro ve küçük işletmelerin en büyük engeli olarak finansman ve teknik bilgi eksikliği öne çıkıyor.
Tüketici Davranışlarındaki Değişim
Tüketici tarafında da sürdürülebilirlik bilinci artış gösteriyor. Özellikle genç neslin çevre dostu ürünlere ve markalara yöneldiği, satın alma kararlarında sürdürülebilirlik kriterlerini dikkate aldığı görülüyor. Ancak fiyat hassasiyetinin hala belirleyici faktör olmaya devam ettiği, tüketicilerin sürdürülebilir ürünler için ödeme yapma istekliliğinin sınırlı kaldığı değerlendiriliyor.
Yerel ve organik ürünlere olan ilginin arttığı, plastik kullanımının azaltılması ve geri dönüşüm konularında toplumsal duyarlılığın yükseldiği not ediliyor. Sosyal medyanın da bu bilinç artışında önemli rol oynadığı, çevresel konuların daha görünür hale geldiği vurgulanıyor.
Dijital Dönüşüm ve Sürdürülebilirlik
Dijital teknolojilerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşılmasında kritik bir araç olduğu kabul ediliyor. Yapay zeka, büyük veri analitiği ve nesnelerin interneti gibi teknolojilerin enerji verimliliği, atık yönetimi ve kaynak optimizasyonunda kullanılması önem kazanıyor. Akıllı şehir uygulamaları, dijital izleme sistemleri ve otomasyonun çevresel performansı iyileştirdiği belirtiliyor.
Blokzincir teknolojisinin tedarik zinciri şeffaflığını artırmada kullanılması, sürdürülebilirlik iddialarının doğrulanmasını kolaylaştırıyor. Dijital platformların, tüketiciler ile sürdürülebilir üreticileri buluşturma konusunda fırsat sunduğu değerlendiriliyor.
